İsrail donanma unsurları, Gazze’ye insani yardım götürmek üzere yola çıkan Küresel Sumud Filosuna uluslararası sular sınırları içinde müdahale ederek gemileri zorla ele geçirdi. Filoya yapılan bu saldırı, sadece yardım taşıyan gemilere değil, tüm insanlığın ortak vicdanına yöneltilmiş bir darbe olarak yorumlanıyor.
Filo verilerine göre, toplam 44 gemiden en az 21’i İsrail unsurları tarafından saldırıya uğradı. İsrail kaynakları ise bazı gemilerin alındığını, operasyonun tamamlandığını ve aktivistlerin sınır dışı işlemlerine başlanacağını açıkladı. Filonun resmi bildirisine göre ele geçirilen gemi sayısı 20 civarında.
Bu müdahalede, uluslararası hukuk açısından önemli ihlaller olduğu iddia ediliyor: barışçıl sivil gemilere yapılan saldırı, aktivistlerin alıkonulması ve yardımların gasp edilmesi, dünya kamuoyunda büyük tepki yarattı.
Gözaltılar ve Türk Aktivistlerin Akıbeti
Sumud Filosu’nda bulunan aktivistlerin tamamına yakın bir kısmı, İsrail deniz komandoları tarafından gözaltına alındı. Türk kaynaklarına göre, yaklaşık 497 kişi gözaltına alındı ve bunların 56’sı Türk vatandaşı.
Türk aktivistlerin bazıları, Adagio, Sirius gibi gemilerde bulunuyordu. Saadet Partisi Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan, Gelecek Partisi Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün gibi isimler gözaltına alınanlar arasında yer aldı.
Gözaltı sonrası süreçte, Türk hükümeti ve diplomatik birimler devreye girdi. Gözaltı merkezlerindeki Türk aktivistlerin sağlık durumlarının iyi olduğu bildirilirken, Türkiye’nin derhal serbest bırakılmaları için girişimlerde bulunduğu bildirildi. Ancak gözaltı merkezlerinin nerede olduğu, ne kadar süre tutulacakları ve ek yasal işlemlerin nasıl olacağı konusunda belirsizlik sürüyor.
Filonun Mesajı: Vicdanı Harekete Geçirmek
Sumud Filosu, yalnızca Gazze’ye insani yardım taşıma hedefiyle yola çıkmış bir yardım hareketi değil; sembolik düzeyde insanlığın ortak vicdanını temsil eden bir duruş. Filodaki gemiler, “zulme sessiz kalmayacağız”, “Gazze yalnız değildir” diyen milyonların denizlerdeki yansıması olarak görülüyor.
Filo sözcüleri, her bir gemiyi birer direniş elçisine, her bir aktivisti uluslararası toplumun vicdan taşıyıcısına dönüştürdüklerini söylüyor. Engelsiz yardım için yola çıkan bu deniz kervanı, saldırı ve gözaltılarla sarsılsa da geri çekilme niyetinde değil. Filonun amacı, Gazze ablukasını kırmanın ötesinde, zulme başkaldıran insanlık sesini dünyaya duyurmak.
Hukuki ve Diplomatik Yansımalar
İsrail’in bu müdahalesi, birçok ülke ve insan hakları örgütü tarafından “uluslararası hukuka aykırı”, “serbest seyir hakkının ihlali” ve “denizde korsanlık” olarak değerlendirilmektedir. İsrail tarafından alınan gemi ve aktivistler, Aşdod limanına götürülmeye başlandı. İsrail Dışişleri, müdahalenin tamamlandığını ve aktivistlerin sınır dışı edilmek üzere işlemlerinin sürdüğünü açıkladı.
Türkiye Dışişleri ise saldırıyı “terör eylemi” olarak tanımladı ve tüm diplomatik yollarla gözaltındaki vatandaşlarının derhal serbest bırakılmasını talep etti. İnsan hakları kuruluşları da İsrail’in aktivistlerle avukat görüşmesini engellemesini kınadı.
Küresel vicdanın susturulmasına yönelik sistemli bir girişim
Sumud Filosu’na uygulanan bu deniz saldırısı, sadece bir insani yardım hattına yapılan müdahale değildir; küresel vicdanın susturulmasına yönelik sistemli bir girişimdir. Gemiler ele geçirildi, aktivistler gözaltına alındı; ama bu saldırı, insanlığın zulme başkaldıran ortak sesi önünde duramadı.
Türk aktivistlerin akıbeti hâlâ belirsizliğini korurken, Türkiye başta olmak üzere birçok ülke hem hukuki hem diplomatik baskı hatlarını harekete geçirmiş durumda. Bu saldırı, insanlığın yüzleşmesi gereken bir kriz haline gelmiş, Sumud’un mavi ufku, dünyanın vicdanını yeniden uyandırma çağrısı olmuştur.